Balkona çıkıyorum. Hüzünlüyüm. Müthiş bir gün batımı çekiyor beni. Sahile iniyorum. Önce düşünüyorum; yoksulluk, edebiyat, hayat, kitap, arkadaşlık sevgi... Kendimi kandırıyor muyum acaba? Ölürken iyi bir hayat yaşadım diyebilecek miyim, şu ana kadar iyi bir hayat yaşadım mı ki, ölüm nasıl bir şeydir? Okuduğum onca kitap, yazarların eşsiz deneyimleri, üslupları, hayatları. Herkesin kendi hayatı var. Herkesin farklı bilinci, vicdanı, yaşanmışlıkları, kabusları, hayalleri... Herkes çok farklı. Onca insan... Milyarlarca hayat, ilk nefesler, son nefesler... Özel doğulur mu? Şanslı doğulur belki. Herkes her şeyi yapabilir mi? Ben ne yapabilirim, ne kadar potansiyel var bende? İstesem de gerçekten her şeyi yapabilir miyim? İyi, kötü. Ne bunlar? Bu çağda artık siyah beyaz yok biliyoruz. Herkes gri. Ben nasıl biriyim? Kendi iyimizle, kötümüzle; doğrumuzla, yanlışımızla yuvarlanıp gidiyoruz hayatta. Daha büyük bir amaç, bir gerçek, bir güç yok mu? Ne ki bu tek nefes