Kızıl
Yazar: Stefan Zweig
Yayın Tarihi: 1908
Tür: Kurgu
Orijinal Adı: Scharlach
Çeviri: M. Taylan Öztürk
Sayfa Sayısı: 54
Kısa Tarihi:
Zweig, karakterlerin iç dünyasını okuyucuya sunmayı ve uzun uzun ruhsal betimlemeleri çok seven bir yazar herkesin bildiği gibi. "Kızıl" kısa bir kitap olmasına rağmen yine de hiçbir detayı atlamamış bu usta yazar. Gençlik yıllarında yazmış olduğu bir eser olsa da hayatı boyunca onu kasıp kavuran o umutsuzluğu burada da görüyoruz. "Demek Zweig hayatı boyunca çoğunlukla olumsuzlukları görmüş bir yazar..." diyesim geliyor ama kendi kendime de cevap veriyorum bir yandan "Hayır!" diye... Yorumlarda buluşalım :)
Kitabın Konusu:
Yurt dışında ailesinden uzaklarda okuyan bir tıp öğrencisi okulunun ilk yılında kaldığı apartmanda Schramek adlı bir son sınıf hukuk öğrencisiyle tanışır. Koca şehirde yalnız kalan Berger çevreye uyum sağlamak zorunda kalır ama başaramaz. İçinde bulunduğu ortama göre bir genç değildir. Elinden geleni yapmasına ve başından epey de bir şey geçmesine rağmen uyum sağlayamamış, amacını kaybetmiştir. Sonrasında fark eder ki aslında Viyana'da kaldığı süre boyunca burnunun ucundakileri fark edememiştir. Ev sahibesinin kızı zorlu bir hastalığa yakalanmıştır ve Berger, bir tıp öğrencisi olarak, kızla ilgilenmeye başlar. Kendine artık bir amaç bulmuştur ama bir Zweig klasiği olarak hikayemiz yine üzücü bir sonla biter.
Karakterler:
Berolt Berger: Henüz kendini tam olarak bulamamış bir gençtir. Mesleğinin çok yüce olduğunu düşünerek hiç bilmediği koskoca, tamamen yabancı bir şehre gider. Ancak gittiği zaman her şeyin hayallerindeki gibi olmadığını fark etmesi pek uzun sürmez. Fiziksel ve duygusal yetersizlikleriyle hep dalga geçilir ve ciddiye alınmaz. Güçlü durmaya ve gücünü kanıtlamaya çalışırken aslında işleri daha da kötüye götürür. Daha önce deneyimlemediği pek çok şey yaşar. Bu büyük, evinden çok uzak şehirde tam da kaybolmuşken kendine yepyeni bir amaç bulur. Tekrar doktor olabilmenin verdiği heyecan ve rahatlamayla uzun zamandır burnunun ucunda olmasına rağmen göremediği amacına sarılır. Ev sahibesinin kızı kötü bir hastalığa yakalanmıştır ve Berger kızı iyileştirmek için her şeyi yapar. Ancak bu hastalık yetişkinler için ölümcüldür ve bu hastalık genç doktorumuza da bulaşır.
Schramek: Şahsen kitap boyunca hiç ama hiç sevmediğim bir karakter. Aslında kötü bir amacı yok ve Berger'in arkasını kolluyor, ona yardımcı oluyor. Ancak kendisinin üslubu ve çevresi okuyucuya kötü bir enerji yansıtıyor.
Schramek güçlü ve iri bir hukuk son sınıf öğrencisidir. Herkes tarafından sevilip sayılır. Düellolara katılır, çevresi geniştir. Berger de onun gibi olmak için çırpınır durur.
Karla: Schramek'in kız arkadaşıdır. Genç bir kadın olan Karla, Berger ile yakından (!) ilgilenir. Bu yakın ilgi Berger'in başını döndürür ve dengesini kaybettirir.
Ev Sahibesinin Kızı: Kitabın sonunda sürpriz yumurtadan çıkar gibi girdi herkesin hayatına. Berger ve Schramek'in kaldığı ev sahibesinin kızıdır. İsmini hiç öğrenemedik. Kötü bir hastalığa yakalanır. Tam da Berger her şeyden vazgeçmişken bir gün eve döndüğünde ev sahibesi kapıyı açar ve Berger, kadının ne kadar kötü halde olduğunu fark eder. Sebebi ise biricik kızının hasta olmasıdır. Bunun duyan tıp öğrencisi Berger elinden geleni yapar, kızın başından günlerce ayrılmaz ve onu iyileştirir. Ancak bu "kızıl" hastalığı ona da bulaşmıştır ve Berger şunu hatırlar: "Bir çocuk hastalığı olan kızıl(cık), büyükler için ölümcül olarak sonuçlanmaktadır."
"Çevrenin Kişiliğe Etkisi"
Taşradan Viyana'ya gelen Berger büyük bir kültür şoku yaşar. Etrafındaki her şey evdekinden çok farklıdır. Yeni bir yere gidildiğinde yapılması gereken ilk şey gözlem yapmaktır. Berger de aynen böyle yapar. Ardından bu gözlem yaptığımız olayların içine dahil olmaya çalışırız, kendimizi iyice tanıtır ve nasıl biri olduğumuzu, karakterimizi ortaya koyarız. İşte Berger tam da bu aşamada başarısız olur. Etrafındaki olayları ve düzeni yeni yeni anlıyordur ancak kendi karakter ve alışkanlıklarının çevresinde gelişenlerle uzaktan yakından alakası yoktur. Bir boşluğa düşer ve yalnız kalır. Arkadaşı Schramek vardır ama aralarında bir arkadaşlıktan çok abi kardeş ilişkisi vardır.
Berger bir türlü kimlik bunalımından çıkamaz, kişisel özgürlüğünü ilan edemez ve başkaları tarafından da ezilir. Aslında kimse Berger'i ezmekle bile uğraşmıyor. Kitabı okurken Berger için gerçekten çok üzüldüm. Üzerinde sürekli bir baskı vardı ve hep kendini kanıtlamaya çalışıyordu. Kalbimin derinlerinde hissettim neler yaşadığını. Söyleyecek pek de bir şey yok aslında...
Çevrenin kişiliğimize çok büyük bir etkisi vardır. Büyürken etrafımızda gerçekleşenleri örnek alır ve bu örnekleri hayatımıza uygularız, taklit ederiz. Ancak yetişkin birinin yepyeni bir ortama girdiğinde yaşadıkları çok daha farklıdır. Bir çocuk zaten daha hiçbir şey bilmezken gördüklerini taklit eder. Öğrenir. Ancak bir yetişkine gelince, hayatı boyunca öğrendiği doğru ve yanlışların umursanmadığı, yok sayıldığı ve tamamen değiştirildiğini gördüğünde yaşayacakları çok daha farklıdır. Hayatının ellerinden kayıp gittiğini hissedebilir, umudunu kaybedebilir. Aynen Berger'e olduğu gibi.
Altını Çizdiğim Yerler
- "Hiçbir şey anlamıyorum,bilmiyorum, günlerce hiçbir şey yapmadan oturuyorum ve bu eylemsizlik beni yiyip bitiriyor." (sf. 42)
Cidden çok yerinde bilgiler vermişsin. Ben çok beğendim. Başarılarının ve blog yazılarının devamını dilerim. Eline sağlık.😊
YanıtlaSil