Ana içeriğe atla

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu





Yazar: Stefan Zweig
Yayın Tarihi: 1922
Tür: Uzun hikaye, kurgu
Orijinal Adı: Brief einer Unbekannten
Çeviri: Ahmet Cemal
Sayfa Sayısı: 62

Kısa Tarihi: 

    1922'de yayınlanan bu etkileyici kitabın 1920 civarında yazıldığı düşünülmektedir. 
    Zweig'ın bütün kitaplarında bizi hayrete düşren eşsiz psikolojik tahlilleri kitabı daha etkili ve akıcı bir hale getiriyor. Bir erkek olarak Zweig'ın bilinmeyen bir kadının duygularını ve platonik aşkını bu şekilde açıklayabilmesi çok etkileyici. 
     Sonu kitabın başından beri bilinse de kitap boyunca heyecanlanıyor ve merak ediyoruz. Gerçekten çok iyi yazılmış bir eser olan "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" insana çok şey öğretiyor. 

Kitabın Konusu:

    Ünlü bir roman yazarı olan R. evine geldiğinde kalın bir mektup bulur. Başta ilgisini çekmese de okuduktan sonra çok şaşırır. 
    Bu mektup bilinmeyen bir kadından gelmektedir. R. bu kadını tanımasa -daha doğrusu hatırlamasa- da bilinmeyen kadın R.'nin bir hayranıdır. Bu bilinmeyen kadın 13 yaşında R. o apartmana taşındığından beri ona hayranlık duymaktadır. Başta sadece R.'nin sahip olduğu eşyalara ilgi gösteren 13 yaşındaki çocuk onu gördükten sonra ona aşık olmuştur ve hayatı boyu bu platonik aşk sürmüştür. 
    Bilinmeyen bir kadın hissettiklerini büyük bir tutkuyla anlatırken bazen kızıyor bazen üzülüyor ve acıyoruz. Hayatı boyunca ne olursa olsun R.'yi sevmekten vazgeçmeyen bu kadın, onun karşısına çıkıp gerçekleri anlatmaya cesaret edememiş ve hayatı boyunca oradan oraya sürüklenmiştir. Bir takıntı haline dönüşen bu aşk ona çok zarar verse de R.'yi düşünmeden duramamaktadır. 
    Geçen seneler içinde R. ile karşılaşmış olsalar da -hatta birden fazla- R. onu hatırlamaz ve bunun onu ne kadar yaraladığını görürüz. 

BU BÖLÜMDEN İTİBAREN KİTABIN SONUYLA İLGİLİ BİLGİLER VARDIR. KİTABI OKUMADIYSANIZ DEVAM ETMEYİN!


Karakterler:

R: Ünlü bir roman yazarıdır. Kültürlüdür ve pek çok dil bilir. Yardımsever ve cömerttir bir adam olan R'nin çok aktif bir hayatı vardır.

Bilinmeyen Bir Kadın: Kitapta bilinmeyen bir kadının yazdığı mektubu okuruz. İki düzineden fazla olan bu mektup bu kadının senelerdir bir takıntı haline getirdiği aşkı anlatılır. Kadın çocuğunu kaybetmesi ve kendi de öleceğini düşünmesi nedeniyle -çünkü oğlunun ölümüne neden olan hastalık büyük ihtimalle ona da bulaşmıştır- yıllardır bir an bile vazgeçmediği aşkına her şeyi anlatan bir mektup yazar. Bu mektup 13 yaşından günümüze kadar geçen sürede yaşadıklarını anlatmaktadır. 
                                                 

Altını Çizdiğim Yerler:

  • "Sana,beni asla tanımamış olan sana," (sf.2)
  • "Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur."(sf.20)
  • "Benim eksikliğimi duymayacaksın -bu beni teselli ediyor." (sf.54)
  • "Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?" (sf.52)
  • "Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasında sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası."
    Şimdi de kitap hakkındaki düşüncelerime geldik.

    Öncelikle gerçekten de aşık bir kadının iç dünyasına bu denli girebilmek çok etkileyiciydi. Çoğu zaman bunun nasıl bir aşk olduğunu da düşündüm. Bence bu aşk değildi, bir takıntı, belki de bir hastalık...

    Genelde kitap hakkındaki düşüncelerimi başlıklar halinde açıklarım ama bu kitapta ne düşüneceğimi bilemedim açıkçası. Karmakarışık düşüncelerim var. Nasıl olur da bir kadın onu görmeyen bir adama bu kadar bağlanabilir? Nasıl olur da bu kadar sene hiç azalmadan bu "aşkı" sürdürebilir? Nasıl olur da gururunu yok sayıp da onunla beraber olabilmek için gözü hiçbir şeyi görmez? Neden bir çocuğu olduğunu söylemez?
    Neden bir çocukları olduğunu söylemediğini anlatmış aslında mektupta. Çünkü bu yeni haberin onu değiştirebileceğini ve korkutabileceğini düşünmüş. Bana öyle geliyor ki böyle bir şeyi 40 yıl düşünsem anlayamam. Bu kadın öyle bir hale gelmiş ki tek düşündüğü sevdiği adam olmuş. O adam farkında bile değilken hele... Çocuğu ölüm döşeğinde yatarken bile bir kere olsun ondan yardım istememiş. Aşık olduğu adam onu hiç umursamazken, hatta defalarca karşılaşmalarına rağmen hatırlamazken nasıl olur da hala ona bu kadar saygı gösterebilir? Mektubumuzun yazarı bilinmeyen kadın da biliyor aslında her şeyi. Anlayabiliyor durumu. Ama hiçbir şey değiştirmiyor bu.  "Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasında sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası." demiş mektubunda. Bir "hiç kimse"olduğunu bile bile, her defasında aşağılanmasına rağmen nasıl hala sevebilir bu adamı?  Aşkın gözü kör derler ama bu kadar da değil canım!
    Yani anlayabileceğiniz üzere önce çok kızdım bu bilinmeyen kadına. Ama hikaye ilerledikçe, yaşadıklarını, samimi düşüncelerini öğrendikçe, kendimi onun yerine koymaktan alıkoyamadım. Bütün üzüntüsünü derinlerimde hissettim. Ne kadar çaresiz bir halde olduğunu öğrendikçe de acıdım ona. R.'ye çok kızdım. Nasıl olur da böyle şeyler yapabilir? Aslında neler olduğundan bile habersiz, onun da bir suçu yok. Ama nasıl olur da bu kadar dikkatsiz, umursamaz olabilir? Ne kadar kötü bir adam bu? O gün bar çıkışındaki karşılaşmalarının sabahında ortaya koyduğu tavır beni gerçekten çileden çıkardı.Uşağının bile kısa bir ilk bakışta bilinmeyen kadını tanımasına rağmen o nasıl tanımaz! Bunu ancak kötü bir adam yapabilir diye düşündüm kendi kendime. Ama dediğim gibi, bir yandan da aslında suçsuz, kendi halinde yaşayan ve kim bilir kendi dünyasında ne gibi işlerle uğraşan bir adam! Buna rağmen bilinmeyen kadının hiçbir şekilde karşı koymaması da beni deli etti gerçekten. Her ne olursa olsun haklı bulmuyorum onu. Çünkü hayatta ne olursa olsun dik durup tavrını ortaya koyabilmeli bir kadın. 
    Zaman zaman kızıyor "sevgili"sine de. Ama bunu belli etmemeye çalışıyor. Belki de kendine belli etmemeye çalışıyor. Ona birazcık bile kızmak bile anormal ve kötü geliyor ona. Onun hiçbir kötü yönünü görmüyor. Görmek istemiyor. Onun harika olduğunu düşünüyor. Peki neden? İşte bu belki de asla cevabını bulamayacağım bir soru. Bir cevap bulabilsem bile asla anlayıp hak veremeyeceğim.
    Onu "sevgili"si olarak adlandırıyor bir de. Daha onun varlığından bile haberdar olmayan bir adamı. O kadar bağlanmış işte. Ona karşı sonsuz, derin bir sevgi ve saygısı var. Her ne yaparsa yapsın! Bu konu hakkında da uzun uzun konuşabilirim aslında ama bunu es geçelim bu sefer. Sadece bir kadının nasıl bu kadar kör olabileceğini ve nasıl kendini bu kadar küçük düşürebileceğini anlamaya çalışıyorum...

    Aslında söylemek istediğim daha çok şey var. Bu kitap gibi yoğun psikolojik incelemeler içeren bir kitap hakkında saatlerce konuşulabilir, yazılabilir. Ama ne olursa olsun her şey açıklığa kavuşturulamıyor. Aslında bu kadar yazmama rağmen pek de bir şey söylemiş olmadım. İşte böyle insanın aklını ve kalbini karıştıran bir kitap bu... 

    Kitap, dizi film isteklerinizi yorumlara yazabilirsiniz.
    Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.
    Başka yazılarda görüşmek üzere...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Karalama 1

  10.08.2014 Evim. Sonunda… Her gün hiç bitmeyecekmiş gibi. Ama evime geldiğimde hiç yaşamamışım sanki. Bunu da her gün söylüyorum değil mi? Bütün gün eğilmesin diye çubuklara bağlanan ağaçlarmışçasına zavallıca dimdik dolaşıyorum. Takım elbisem buruşmasın diye oturup kalkarken dikkat ediyorum. Kalabalık sofralarda herkese laf yetiştirirken bir de üstüme dökmemek için çabalıyorum. Aman Allah’ım, rezaleti düşünebiliyor musun? Gerçekten zavallı bir durum insanlığın bu hali. Herkes birbirine gereksiz şakalar yapıyor. Allah’ım ne kadar nefret ediyorum kendimden şakalarına gülerken. Eskimiş kelime oyunlarını dönüp dönüp aynı çevrelerde pazarlıyorlar. İkiyüzlü bir insanım bunlara güldüğüm için. Hiç belli etmiyorum ama, fevkalade bir yalancıyım ben. Bugün birini işe aldım. Heyecanlı, tecrübesiz, şaşkın bir genç. İlkelerinden ne kadar da komik bahsediyor. İş hayatında birbirlerinin arkasından iş çeviren, affıma sığınarak, terbiyesiz insanlar tanımış. Ciddi bir suratla ona hak verirken iç

Korkuyu Beklerken Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

 Korkuyu Beklerken Yazar: Oğuz Atay Yayın Tarihi: 1975 Tür: Öykü Derlemesi Sayfa Sayısı: 196 Kısa Tarihi:     Beyaz Mantolu Adam, Unutulan, Korkuyu Beklerken, Bir Mektup, Ne Evet Ne Hayır, Tahta At, Babama Mektup ve Demiryolu Hikayecileri olmak üzere sekiz hikayeden oluşan bir derleme kitabıdır. İlk romanı Tutunamayanlar ile ses getiren Oğuz Atay'ın öyküleri de romanlarından geri kalmıyor. Her bir hikaye derinliği, zenginliği ve eşsiz dili ile insanı alıp götürüyor. Nereye mi? Her yere. Zaman zaman zihnimizin çatı katına, bazen adı unutulmuş bir demiryoluna, bazense bir cami avlusuna dilenmeye... Kitaba da adını veren hikaye Korkuyu Beklerken 'in gizli mezhep muzdaribi kahramanı kadar korkak, umutsuz ama inatçı bir aşık kadar saplantılı oluveriyoruz kitabı okurken. Sayısız türde sayısız canlandırma ve uyarlamalara konuk olan bu hikayeler hakkında hadi biraz daha ayrıntılara geçelim. Kitabın Konusu:     Her hikayede ayrı bir olay örgüsü var. Ancak kitabın genelinde bir kafa ka

Buz Adam Ötzi

             Buz Adam Ötzi Hakkında Her Şey                                                                                   Buz Adam Ötzi Kimdir? Buz adam Ötzi 19 Eylül 1991’dedağcılar tarafından bulunmuştur. Öncesinde ölü bir dağcı sanılsa da kurtarma operasyonlarının 23 Eylül tarihinde tamamen başarıya ulaşması sonucu günümüzden 5300 yıl önce Bakır Çağı’nda bedenini buzda donan tarihin en iyi korunan mumyalarından olduğu anlaşılmıştır.  Bilim insanları Ötzi üzerinde yaptıkları araştırmalarda nereli olduğuna, neden öldüğüne, geçirdiği hastalıklara, yediği son yemeğine, yanında bulundurduğu eşyalara ve vücudundaki dövmelere bakarak yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel özelliklerine ulaşabilmektedirler.  Ötzi ismini bulunduğu vadiden almıştır(Ötzal Alpleri). Buz Adam Ötzi Nasıl Bulundu? Günümüzden 20 yıl önce Avusturya-İtalya sınırında Alp Dağları’nda yürüyüşe çıkan iki Alman turist, son zirveye de çıktıktan sonra daha kestirme bir yerden dönmek isterler. Buz halindeki bir dere yata