Ana içeriğe atla

Evrenin Sonundaki Restoran 1. Kısım

KAPAK RESMİ
Evrenin Sonundaki Restoran

Yazar: Douglas Adams
Yayın Tarihi: Ekim 1980
Tür: Bilim Kurgu Komedisi
Orijinal Adı: The Restaurant at the End of the Universe
Çeviri: İrem Kutluk
Sayfa Sayısı: 255

Tahmini okuma süresi: 4 dakika

Kısa Tarihi: Otostopçu'nun Galaksi Rehberi'nin 2. kitabıyla karşınızdayım. Her ne kadar felsefik bir kitap olsa da absürt alaycı anlatımı ciddi bir inceleme yapılmasına da engel oluyor. Serinin tarihi hakkında D. Adams'ın kitabın orijinaline çok sadık olduğunu görüyoruz. İlk kitabın sonuna konulmuş mektuplarına ayrıntılara ne kadar önem verdiğini görüyoruz çünkü dijital kol saatlerinin Amerika baskısında değiştirilmesi sonucu pek rahatsız olmuş kendisi. Yazdığı şeyleri o kadar bilerek ve anlayarak yazıyor ki hayran olmamak elde değil. Tarihin sonuna kadar incelense bütün ayrıntılar tam anlamıyla kavranamaz diye düşünüyorum. 

DİKKAT! Bu yazı fazlaca spoiler içermektedir.

Kitabın Konusu: Serinin 2. kitabı, ilk kitap olan Otostopçu'nun Galaksi Rehberi'ne kıyasla daha sağlam bir kurguya sahip ve heyecan duygusu daha ön planda. Ama yine de aralarda o kopukluğu, kelebek etkisinin o takip edilemez zincirini görmek mümkün.

    İlk kitap grubun Evrenin Sonundaki Restoran'a gitmeye karar vermesiyle bitiyordu. Ancak tahmin edilmesi mümkün olmayan birtakım olaylar silsilesi sonucu hiçbir şey planlandığı kadar kolay olmuyor tabii ki. Birkaç ölüm tehlikesi atlattıktan sonra yemek yenilebilecek en yakın yer olan (milyarlarca yıllık zaman farkını kolaylıkla görmezden gelmek suretiyle en yakın) Evrenin Sonundaki Restoran'a varıyorlar. Kendi kendini pazarlayan yiyecekler mi dersiniz, vergi borçları nedeniyle bir senesini ölü geçiren evrenin en çılgın rock starı mı yoksa Zarquon'un geri dönmesi mi... Çılgınca şeylerin ardından bir gemi kaçırarak evren yok olurken restorandan ayrılıyorlar. Ama şu tesadüfe bakın ki bu gemi bir güneşe çarparak bir konserde kullanılacak ve ışınlanma sistemi bozuk. Yine ölümün kıyısından dönerek zaman ve mekanda hiçbir kontrolleri olmadan ışınlanıyorlar ve maalesef grup birbirinden ayrı düşüyor. 

    Arthur ve Ford kendilerini kalabalık bir gezegenden gelen nüfusun bağımlı ve işe yaramayan üçte birinin ölüme gönderildiği bir intihar gemisinde buluyorlar. Tamamen şans eseri 2 milyon yıl sonra yok edilecek Yerküre'ye çarpıyor bu gemi de. Yaprakları resmi para birimi olarak kabul eden ve enflasyon nedeniyle ormanları yakmayı planlayan bi' hayli aptal bir nüfus ve taşlarla hayatın alamını yazan maymunlarla bir gezegende tıkılı kalan Ford ve Arthur'a sabırlar diliyorum ama bu kitapta maalesef geleceklerini göremedik. 

    Zaphod kendini cebinde metal bir kutuyla bilmediği bir yerde bulur. Buradan alınır ve Total Perspektif Girdabı'na götürülür. Evrenin anlamının kendisi olduğunu sanarak müthiş bir egoyla gayet sağlıklı bir şekilde çıksa da kendisi aslında gerçek evrende değildir. Bilinmeyen metal kutu Altın Kalp'tir ve Trillian da oradadır. Bir şekilde buluşurlar ve sonrasında evrenin gerçek yöneticisiyle karşılaşırlar. Bakalım bir sonraki kitapta neler olacak!!

Karakterler:

ford prefect
Ford Perfect:
İncelikle ismini seçmiş ve senelerce Yerküre'de mahsur kalmış bu arkadaşımız Artuh Dent'i vogonlar dünyayı kestirme galaksilerarası yol için yok ederken kurtararak Yerküre'yi terk eder ve ilk kitap böyle başlar. Bir hayli zeki biridir ve ilk kitapta galaksi başkanı olmuş kuzeni Zaphod'la karşılaşır. Bu kitapta da başına gelmeyen kalmadı ki yine Yerküre'de muhtemelen daha uzun süreliğine mahsur kaldı. Zeki bir otosopçudur kendisi. Havlusunu asla yanından ayırmaz. Zaten havlusunu yanından ayırmayan bir adam hakkında daha ne bilmeniz gerekir ki?

Arthur Dent: Zavallı gezegendaşımız ilk kitapta kestirme yol için evini yıkmaya çalışan ekibe çamurda yatarak engel olmaya çalışırken birden bütün gezegeni yine bir kestirme yol için yok edilir. Ama edindiği uzaylı arkadaşı Ford sayesinde kurtulur. Bu kitapta da yaşadığı kültür şoku giderek artmaktadır. Bir şekilde evine döner, tabi geriye dönük 2 milyon yıl farkla.



Trillian: Astrofizikçi olan bu zeki insan bir gün bir partide karşılaştığı Zaphod ile Yerküre'den ayrılır. Partide tanıştığı sarhoş bir uzaylıyla gezegenini terk etmesi zaten yeterince şey anlatıyor hakkında. Bu kitapta da tavrı aynı. Bütün açıkfikirliliğiyle uyum sağlamaya çalışıyor kısaca. 



Zaphod
Zaphod Beeblebrox: Narsistik tavırları ve gerçekleri görmek istemeyen karakteriyle galaksi başkanı Zaphod, bu kitapta kendisi hakkında ciddi derecede şaşırtıcı gerçekler keşfediyor. Örneğin galaksi başkanı olmasının gerçekten de bir nedeni varmış ve bu da Evren'in yöneticisini bulmakmış. Ama yapılan zihin taramalarında görünmemesi için hayatının bu kısmını beynine lazer işlemleri yaptırarak kafasından silmiş. Yine de kendisinin böyle bir şey yapmadığını ve eski Zaphod'un öldüğünü söylüyor. Bu tavrının gelecekte değişeceğini düşünüyorum ama göreceğiz. D. Adams'tan her şey beklenir.

Altını Çizdiğim Yerler:

  • "Hayat yaşayanların elinde ziyan olur." (sf.34)
  • "Evren tedirgin edici bir büyüklükte bir yerdedir ve pek çok kişi sakin bir hayat uğruna bu gerçeği görmezden gelmeye meyillidir." (sf.79)
  • "Uzun yıllar önce burası refah içinde, mutlu bir gezegendi - halkı, şehirleri, dükkanları olan normal bir dünyaydı. Yalnızca bu şehirlerin caddelerinde gereğinden birazcık daha fazla diyebileceğimiz sayıda ayakkabıcı dükkanı bulunuyordu. Bu dükkanların sayısı da yavaş yavaş sinsice artmaktaydı. Bu durum çok bilinen ekonomik bir fenomen olmakla birlikte, gidişatı izlemek hayli trajikti, çünkü ayakkabıcı dükkanlarının sayısı arttıkça daha çok ayakkabı yapılması gerekiyor ve ayakkabılar gittikçe daha kötü ve daha giyilmez oluyordu. Onlar giyilmez oldukça, ayakkabısız kalmamak için insanlar daha çok ayakkabı almak zorunda kalıyor ve dükkanlar çoğalmaya devam ediyordu, ta ki bölgenin ekonomisi Ayakkabı Olayı Sınırı olarak adlandırıldığını sandığım sınırı geçip ekonomik olarak ayakkabıdan başka bir şey üretme imkanının kalmadığı bir duruma gelene kadar. Sonuç - çöküntü, yıkım ve kıtlıktı." (sf.83)
  • "...zaman zaman, metabolizmanız ne olursa olsun derin bir nefes almanızı gerektirecek durumlar vardır." (sf.106)
  • "Hayat çok eğlenceli, dedi ikinci iguana. Bu onu nasıl kullandığına bağlı, dedi birincisi ve tekrar sessizliğe gömüldüler." (sf.113) (Bunun altına çizmemin nedeni o anda D. Adams'ın eşsiz anlatımını çok iyi ortaya koymasıydı. Dev iguanalarla 'Nasıldınız?' diye sohbet ediliyor ve bu absürd komedi gözümüze batmıyor bile.)
  • "Benim evrenim gözlerim ve kulaklarımdır. Bunun dışında her şey söylentidir." (sf.214)
  • "Sadece elveda diyorum," dedi Marvin, "çünkü ben haddimi bilirim." 
  • "Gerçeğin kendisi çoğu zaman kusurluydu."
  • "Ziyanı yok, dedi Ford. Roma da bir günde yanmadı zaten."
  • “Zaphod,” dedi tuhaf görüntü, gıcırdayarak, “Sana nefesimi harcamamın tek sebebi, sanırım bir ölü olarak onukullanacak başka bir yerimin olmaması.”
  • “Evren,” dedi Gargravarr basitçe, “sonsuz Evren’in bütünlüğü. Sonsuz güneşler, aralarındaki sonsuz uzaklıklar, ve görünmez bir nokta üzerinde görünmez bir nokta olan, sonsuz küçüklükteki kendin.”
  • "Kim bilir? .... Zaten kim bilebilir ki?"
  • "Kimsenin kuklası olmayacağım, özellikle de kendimin."
  • "İyi bilinen bir gerçektir ki, halkı yönetmeyi en çok isteyenler, bu işi yapmaya en az uygun olanlardır."
  • "Niye mi? Hiçbir nedeni yok. Hiçbir şeyin nedeni yoktur."
  • "Ben balığın iyi olduğunu düşünüyorum, yağmurun ıslatıcı olduğunu düşünüyorum, sonuçta ben kim oluyorum da yargılayabiliyorum?"
Konu konu düşüncelerimi 2. Kısımda paylaşacağım çünkü çok uzun yazılar yazdığımızı söyleyen okuyucularımız oldu. Lütfen ne düşündüğünüzü bizimle yorumlarda paylaşın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korkuyu Beklerken Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

 Korkuyu Beklerken Yazar: Oğuz Atay Yayın Tarihi: 1975 Tür: Öykü Derlemesi Sayfa Sayısı: 196 Kısa Tarihi:     Beyaz Mantolu Adam, Unutulan, Korkuyu Beklerken, Bir Mektup, Ne Evet Ne Hayır, Tahta At, Babama Mektup ve Demiryolu Hikayecileri olmak üzere sekiz hikayeden oluşan bir derleme kitabıdır. İlk romanı Tutunamayanlar ile ses getiren Oğuz Atay'ın öyküleri de romanlarından geri kalmıyor. Her bir hikaye derinliği, zenginliği ve eşsiz dili ile insanı alıp götürüyor. Nereye mi? Her yere. Zaman zaman zihnimizin çatı katına, bazen adı unutulmuş bir demiryoluna, bazense bir cami avlusuna dilenmeye... Kitaba da adını veren hikaye Korkuyu Beklerken 'in gizli mezhep muzdaribi kahramanı kadar korkak, umutsuz ama inatçı bir aşık kadar saplantılı oluveriyoruz kitabı okurken. Sayısız türde sayısız canlandırma ve uyarlamalara konuk olan bu hikayeler hakkında hadi biraz daha ayrıntılara geçelim. Kitabın Konusu:     Her hikayede ayrı bir olay örgüsü var. Ancak kitabın ...

Kimseye Söyleme Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

Kimseye Söyleme Yazar: Harlan Coben Yayın Tarihi: 19.06.2001 Tür: Kurgu, Gizem, Gerilim Orijinal Adı: Tell No One Çeviri:Nur Eren Sayfa Sayısı:352 Kitabın Konusu:     7 yaşından beri birlikte olan David ve Elizabeth yıl dönümlerinde her sene yaptıkları gibi özel bir yere giderler. Burada gölde yüzerlerken Elizabeth kaçırılır ve öldürülür. Elizabeth'in ölümünden Kill Roy denen bir seri katil sorumlu tutulur. David (Doktor Beck) kurtulur ancak bir daha asla eskisi gibi olamaz. Kendini işine vererek başına gelenleri unutmaya çalışan Doktor Beck bir gün sadece Elizabeth'in bilebileceği şeylerden bahseden bir e-mail alır. Bunun üzerine kuşkulanır ve ortaya kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeyler çıkar. Doktor Beck karısının yaşadığını düşünerek ipuçlarını takip eder ama aynı zamanda malum olayın gerçekleştiği göl kenarında bulunan iki ceset nedeniyle polis de araştırma yapmaktadır. Doktor Beck kimseye güvenemez ve başını büyük dertlere sokar. Hiç beklenmedik insanların tuttuğ...

İçimizdeki Şeytan Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

İçimizdeki Şeytan İncelemeyi Yazan: Dicle Demirden Yazar: Sabahattin Ali Yayım Tarihi: 1940 Tür: Roman Sayfa Sayısı: 255 Kısa Tarihi: İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna adlı romanları ile birlikte yazarın üçüncü romanıdır.   Diğer iki romanı çok ilgi görmüşken İçimizdeki Şeytan romanı onlara kıyasla gölgede kalmıştır. Aynı zamanda bu romanı yüzünden, dönemin ünlü yazarlarından olan Nihal Atsız ile yaşadığı gerilimler giderek artmış ve ´´Irkıçılık-Turancılık´´ davasının bir parçası olmuştur.  Bu dönemde Aziz Nesin 'le beraber çıkardığı Markopaşa  dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye'den ayrılmak istemiş ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürülmüştür. Kitabın Konusu:  Birbirini çok severek ama daha birbirlerini tanıma fırsatı bulamadan ev...