Ana içeriğe atla

Kadın Erkek Eşitliği Hakkında Kısa Bir Sohbet

 Herkese merhaba. Bu konu hakkında kesin düşünceler belirtip şöyle yapılmalı, böyle olmalı demeyeceğim. Kimseye öğretecek, bakış açısını değiştirecek konumda değilim. Öyle bir amacım da yok. Çünkü ben sadece bir lise öğrencisiyim. Sadece kendi düşüncelerimi paylaşmak ve istekli insanlar da varsa onlardan bir şeyler öğrenme derdindeyim. Kendi yaşamım için benim elimden ne gelir, onu düşünüyorum. Okuyacaklarınızı biraz da kendimle sohbet olarak okursanız bir yanlış anlaşılma olmayacağını umuyorum.

Kadın ve erkek eşit midir? Açıkçası hayır değildir diyen insanlarla oturup konuşmam gibime geliyor. Gerçi bu noktada aklıma takılan soru şu: Neden böyle düşünüyorlar? Çağın gerisinde kalmaları ve yanlış yetiştirilmiş olmaları, büyüdükleri çevre onların suçu mu? Kendi kendime verdiğim cevap hayır. Onların suçu değil. Ama artık yerleşmiş bu düşüncelerini değiştirmek de benim elimde değil. Tabi ki bu bilinç onlara da aktarılmalı ama kendi sorumluluğum olarak görmüyorum. Kendim ve geleceğim için kadın erkek eşitliliği konusunda yapabileceğim şey yaşıtlarım arasında bu konuyu gündeme getirmek ve mümkün olduğunca çeşitli bakış açılarından görüş almak. 

Kadın ve erkek eşit midir sorusuna kendi cevabım tabii ki de evet. Eşitlik kelimesinin tanımında yapılan yanlışlıklar da TDK kullanılarak kolayca giderilebilir. Kavram yanılgısından da kurtulunduğunda artık sorgulanması gereken bir şey bile değil 21. yüzyılda. Peki bazı insanlar nerede takılıyor? Dişi ve erkek olarak baktığımızda çok farklı beyin ve vücut yapılarımız var. Bu bir tarafın zayıf olması gerektiği anlamına da gelmiyor. İstatiksel olarak baktığımızda da ilgi ve yetenekler farklılık gösteriyor. Umarım burada önemli kelime olan "istatiksel"i yakalamışsınızdır. 

Bugün hala şiddet, kuma alma, kadınlar üzerinde hak iddia etme ve düşünmek istemediğim insanlık dışı uygulamalardan bahsetmiyorum bile. Kesinlikle bahsedilmesi gerekiyor. Ama liseli bir genç olarak şu an bunu da sorumluluğum saymıyorum. Doğru, dürüst ve adaletli bir sistemde bunlar azala azala yok olur zaten diye düşünüyorum. Benim sorumluluğum o doğru, dürüst ve adaletli sistemin temellerini, kendimi ve çevremi sağlam bir şekilde oluşturmak ve geleceğe emin adımlarla ilerlemek. İnsanlık olarak hala bunların yüksek oranlarda yaşanması ve tartışılmasını utançla karşılıyorum.

Bazı şeyleri kafamda oturttuktan sonra "Peki nasıl?" diyorum. Aklımı kullandığım zaman kadın ve erkeğin eşit olduğunu anlayabiliyorum. Ama yaşadığım topluma, yaşadığım dünyaya baktığım zaman bu eşitliğin uygulandığını göremiyorum. İnsanlar modern görünmeye çalışıyor ama hala "kız başına yapamazsın, kız gibi yapma şu işi" gibi kelimeler duyuyorum günlük hayatımda.

Kadın hakları savunucuların dikkat ettiği ve sürekli düzelttiği kelimeler vardır. Bilim adamı, iş adamı, kız gibi, adam gibi  kız başına ve daha neler neler... Bazı insanlar da bunları düzeltenlere gıcık olur ve bunun anlamsız, sinir bozucu ve saçma bir şey olduğunu söylerler. Bence bunlar anlamlı hareketler. Bir kitlenin alışkanlıklarını en iyi yansıtan şey dildir elbette. Daha ileriki boyutlarda dilin gramer yapısının beynin işleyişini dahi değiştirdiğini biliyoruz. Dilin kullanımı ve insanın karakterindeki etkileri durup durup aklımı kurcalar zaten Arrival filmini izlediğimden beri. Herkese tavsiye ederim, istek olursa film incelemesini de yaparız hatta.

Neyse konu dağılmasın. Bence toplumu etkisi altına almış, bir nevi kontrol eden bu deyim ve kalıplar derhal hayatımızı terk etmeli. Derhal diyorum ama bakıldığında bu işi bilinçli gerçekleştirebilmek için çok uzun zaman gerekir. Kadın erkek eşitliğini sağlamanın ilk basamağı da bu olmalı bence. Çünkü bakış açısını değiştirmenin en etkili ve göreceli olarak kısa yolu dili modifiye etmektir. Hatta edebiyat ve felsefede oturmuş Otomatik Portakal ve özellikle 1984'te de bu etkiyi olumsuz yönde görebiliyoruz.  

Hala neden kadın erkek eşitliğinin uygulamaya geçemediğini düşünüyorum. Bir kere çok yanlış yetişmiş çocuklar, şimdi dünyamızı kontrol eden yetişkinler oldu. Ve onlar da kendi çocuklarını aynı bakış açısıyla yetiştiriyorlar. Herkes değil. Burası da yanlış anlaşılabilecek bir nokta, yanlış anlamaya çalışırsanız. Kendi aile hayatlarında annesine değer verilmediğini ve hatta kullanıldığını gören bir erkek çocuk kendi hayatındaki kadınlara değer vermez, bir kız çocuğu da değer görmeyi beklemez. Bu konuda eğitim de her konuda olduğu gibi ailede başlıyor. Ama bu zaten bildiğimiz bir şey. Gidip de insanların ev hayatına ben etkili olamam. Düşündüm, düşündüm ve bunu bir sosyal örgüt de yapamaz. Yine kanunlara geldi konu ve yetki alanım dışına çıktı. 


Başka hangi nedenler var? Sanki insanlar var, bir de kadınlar var. İnsan hakları var, bir de kadın hakları var. Kadın haklarının hak olmadığı da verilen bir ayrıcalık olduğunu sezdiren konuşmalarda aniden gerildiğimi hissediyorum. Sanki kadınlar alt bir sınıfmış ya da sınırlandırılması gerekirmiş gibi diyaloglar düşündüğümüzden de sık. Niyet bazen iyi olsa da kadın haklarının ve eşitliğin belli mecralarda tartışılma- tartışılma demeyelim de bahsedilme- dilleri bile çirkinleşti.  Ben bu konuda ne yapabilirim? Çevremdeki sayılı insana bunu düşündürmekten başka elimden bir şey gelmiyor.

Tarih bilgisi de bir etken olabilir. Derste gördüğüm Osmanlı Devleti'nin parlak zamanlarından ve işlerin nasıl da yolunda gittiğinden, bir cihan imparatorluğundan bahsediyoruz. Kadınların yeri yok ve bu  sinir bozucu derecede normal anlatılıyor. Gerçekten de kadının hiç yeri yokmuş yüzyıllar önce. Ben de farkındayım. Ama zaten bu böyle denip geçmemeli. Gençliğe de en azından tutumun yanlış olduğu sezdirilmeli. Evet ben ve çevremdekiler bunu anlayabiliyoruz ama az önce de bahsettiğim şekilde büyüyen insanlar için anlatılmalı bunlar. 

Peki bir de anlatılanlara bakalım. Selçuklu Devleti'nde kadının önemli yeri, Antik medeniyetlerde kadının önemi, Kurtuluş Savaşı'nda kadınların fedakarlıkları... Hiç yok da değil evet. Ama bunda da yöntem yanlış, anlatım yanlış. Sanki kadının yerinin olması ekstra bir şeymiş ve toplum hayatında kadına o hakların verilmesi tebrik edilmesi gereken bir şeymiş gibi anlatılıyor tarih derslerimizde. Burayı lütfen yanlış anlamayın. Kadına zaten bir insan olarak hakkı olanı vermek mümkün değilmiş. Ama bunun yanlışlığını katı bir şekilde ortaya koyup gençliğe net bir şekilde göstermezse eğitim sistemi, bu böyle devam edecek. 

Kadın ve erkeklerin tamamen eşit hak ve imkanlara sahip olmasının, aynı görevlere gelmesinin toplum yapısını ve hareketini bozacağını söyleyenler var. Bir nevi cinsiyetsiz bir toplum oluşacağını düşünüyorlar. Bu açıdan baktığımızda kadınlara net bir görev biçilmiş olduğunu görüyoruz. Bu çok acı. Şunu da düşünüyorum. Eşitlik ve aynılık birbirinin yerine geçen kavramlar değil ki! Bu konuyu düşündükçe kafam karışıyor, belki başka bir sohbette ayrıntılı olarak düşünürüm.

Bir kadın bir işi böyle, bir erkek de böyle yapar diye kalıplar var. Erkeklerin daha rasyonel, kadınların
daha duygusal olduğu yönünde kalıplaşmış düşünceler var. Halbuki böyle bir şey yok. Yetenek ve tercihler kişiseldir. Kadın ve erkek olmaya göre değildir. Dört kişi düşünelim. Biri ressam bir kadın, biri  ressam bir erkek, biri kadın bir bilim insanı, sonuncusu da erkek bir bilim insanı. Eğer ben kadın ressam ve erkek bilim insanını karşılaştırır ve halka ısrarla bunu sunarsam evet, yanlış bir algı oluşuyor. Kadın bilim insanı ve erkek bilim insanını birbirleriyle yarıştırmak da doğru değil. Cinsiyete göre değil, herkesin farklı bir birey olduğu göz önünde bulundurulmalı. Artık modern çağda cinsiyet kriteri önemini kaybetmeli ve artık insan olarak değerlendirilmeli herkes. Ama nasıl? Benim elimden gelen kendimi ve çevremi bu anlamda şekillendirmek. Aksi halde kendimi hırpalamanın bir anlamı yok. Ve herkes kendisinin ve çevresinin sorumluluğunu aldığında bu dünya, modern dünya gerçek anlamda eşitlik ve adalete kavuşacak. Buna gerçekten inanıyorum ve elimden geleni yapıyorum. 

Buraya kadar geldiyseniz çok teşekkür ederim. Bir lise öğrencisinin kendiyle yaptığı bir hayli uzun sohbeti okudunuz. Düşüncelerimi bu blogta sınırlı sayıda da olsa insanlarla paylaşmak  benim için çok önemli. Düşüncelerinizi ve bana tavsiyelerinizi yorumlarda yazarsanız veya hakkımızda sayfasındaki bilgilerden iletişime geçerseniz çok mutlu olurum.

Yorumlar




  1. "Kadın erkek eşit midir ""demek bu konuyu tartışmak bile beni incitiyor.Hala kafamızı bu sorunlarla mesgul etmemiz gelişmislik düzeyimuzle ilgili...Bu dünyada" beyin "sözü geçer ve hep böyle olmuştur.Düzey eksikliği bu sorunu hep sıcak tutmuştur.Düşüncelerini bu şekilde yazman beni çok mutlu ediyor.Hep yaz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkür ederim. Evet hala bu kadar geride olmamız gerçekten üzücü. Teknolojinin de olumlu etkisi ve özellikle gençlik çalışmalarıyla bunun gerçekten yakın gelecekte çözüleceğine inanıyorum.

      Sil
  2. Kadınlar çocuk doğurabilir. Erkekler avlanır.


    Evrimsel biyolojide dna miza islrnmis mimleri görmezden gelmek çok saçmadır. Adalet kapsamında eşit olmaları lazım ancak sosyal yapıda eşit olmadıkları aşikar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıda bundan da bahsetmek istedim ama yeterince yer vermedim herhalde. Evrimsel süreçte dişilerin korunması türün devamlılığı için gerekli bir uygulamaydı. Ama artık modern uygarlıklarımızın olduğunu söylüyorsak ve türün devamlılığı tehlikede değilse, vahşi doğadaki hayvanlar gibi değilsek bu anlamda; sosyal yapı da hayvanlarınki gibi olamaz. Bir kadının bir erkekle eşit görülmemesi, istediği mesleği yapamaması ve tamamen cehalet kaynaklı toplumsal tabuların kurbanı olması akla mantığa uymuyor bu çağda. Biyolojik farklılıklar dışında bir eşitlikten bahsediyoruz. Yoksa daha önce de dediğim gibi, fizyolojik farklılıkları reddetmiyorum. Bir kadının düşünceleri bir erkeğinkinden de biyolojik sebeplerden dolayı değersiz konuma düşmediğine göre, artık bunu öne sürmek geçersiz.

      Sil
  3. Kadin ve erkek tartışmasız esit değildir. Kadınlar her anlamda erkeklerden daha üstün özelliklerle donatilmislardir. Bilgi,beceri,üretim,organizasyon kabiliyeti,hayati kotarma,neslin devamı vs konularında dogustan gelen erkeklerden kat kat üstün becerileri vardir. Bunu her akli selim erkek kabul eder. Erkeksiz bir dünya gununuz koşullarında mümkün. Kadınlar laboratuvar ortamında sadece kendi cinslerinden çocuk dogurup yaşamaya devam edebilirler. Ancak erkek laboratuvar ortamında karın ici yapay rahimde çocuk dogurabilse bile yine de x kromozomuna yani bir kadına ihtiyac duyar. Sadece bu olgu bile -erkeksiz bir dünyanın olabileceğini bilmek- kadının gücünü anlamaya yeter.
    M.ö. yıllardaki bazı anaerkil toplum yapıları maalesef yitip gitmiş. Bu aslinda kadının hakim olduğu degil cinsiyet eşitliğine dayanan yapıları belki de kadınların kendisi devam ettirmemistir. Zor çünkü. Kadin olmak zaten zor. Kadinlar avlanma para kazanma ve agir isleri yapma konularında erkekleri sahaya sürmüşler. Evde konforlu alanlarında keyiflerine bakmak istemişler diye düşünüyorum. Bu noktadan sonra da işler değişmiş herhalde 😄 şaka bir yana erkeğin kanatları altında kalmak isteyen milyonlarca kadın var. Bu gizli tembellik mi denir akıl mi denir hayatlara mal oluyor.
    Kendi adıma beğendiğim erkekler ; ince zevkleri olan, nezaketli , bakımlı bir nevi kadinlasmis erkekler, beğendiğim kadınlar da; kendi ayaklarının üzerinde duran, kırılgan olmayan, dobra bir nevi erkeklesmis kadınlar. Bir yaman çelişki. Yüzyılların konusu. Bitmez. Iyi insan olalım vesselam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzda en dikkatimi çeken şey ince zevkli, nezaketli, bakımlı kişilere kadınsı; kırılgan olmayan dobra kişilere de erkeksi demeniz. Böyle net kalıplar içine koymak herkesin yaptığı şeyler. Bence bütün bu özelliklerin harmanlanması ve insan olarak ayrıştırılmadan gözlemlenmesi gerekiyor. Bunu söylediğimde de cinsiyetsiz toplum yaratmanın saçmalığını savunan insanlar çıkıyor ama yazıda da dediğim gibi, kadın ve erkek tabularının yıkılması aynılığı değil hatta daha çeşitli yaratıcılıkları getirir. Diğer dediklerinize çoğunlukla katılmasam da yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil
    2. Ayrıca gizli tembellik konusunda maalesef haklı olduğunuzu düşünüyorum. Bu herkesin öz eleştiri yapması gereken bir konu.

      Sil
  4. ��������

    YanıtlaSil
  5. Veda Hutbesinde dendiği gibi tüm insanlar eşittir. Üremek ve ürememek bireyin elinde olan bir tercihtir yada cinsiyetinden memnun olmayıp değiştirmekte. Eşitliğe ilişkin ilk açıklamalardan biri ise Aristo'ya aittir. Aristo'nun ifadesine göre, belirli bir meseleye ilgili olarak tüm açılardan eşit olan insanların arasında bir ayrım yapılmamalıdır. Anlamı istediğimiz yöne ve kavrama çekilebilecek bir cümle olsa da bence cinsiyeti de kast ediyor ve övüp durduğumuz adamların bile düşüncesi aslında apaçık belli örnek aldığımız insanları bence doğru seçmeye başlamalıyız.

    YanıtlaSil
  6. Bu münakaşanın kesin bir cevabı yoktur. Bireylere göre değişebilecek bir fikirdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıyı yazalı çok uzun zaman olmadı ama bunun üzerinde çok farklı insanlarla tanışma fırsatım oldu. Hatta bazı düşüncelerim değişti. Konu hassas, konuşmanın bir anlamı da yok. Ama asla kişiden kişiye değişebilecek bir konu değil. Bence bu verilebilecek en yanlış tepki. Kişiden kişiye değişebilir demek kendine uygun gören kadınlara istediği şekilde davranabilir demek. Yanlış anlıyorsam düzeltin lütfen.

      Sil
  7. Şimdi ilk olarak uygulamayla fazla aram yok ve sanırım yanlışlıkla tekrar bir yorum açacağım ve yorumunuza yorum yapmayacağım şimdiden özür dilerim. Konu bence hassas değil hassaslığa çekiliyor sıradan öznel bir düşünce. Konuşmanın ise bir mantığının olmadığına katılıyorum. Kişiden kişiye değişebilir demek bir kadına yada bir erkeğe istediğiniz gibi davranabileceğimiz anlamına gelmiyor isterseniz davranabilirsiniz sonuçlarına davrananlar katlanır zaten her insanın sonuçta hakları vardır. Kişiden kişiye değişmesinin sebebi sana eşit gelen kavram bana eşit gelmeyebilir. Çünkü konuyu kendi alanımıza çekebiliriz mesela sen adalete yada kendince tüm konuları var sayarak eşit dersin bende günümüzdeki biyolojiyi yada İncil'den bir örnek verebilirim. İkisi de bir sonuca varmayacak çünkü İncil yanlış ve biyoloji kesin değil. Adalet kavramı ise asla yok bu konuyla alakalı kavramlarda sorun var eşitlikte değil. Bu dünyada adalet ve eşitilk asla gerçekleşmeyecek iki kavram.

    https://www.youtube.com/watch?v=IgBYTW7aKgY&list=WL&index=4&t=35s

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açıkçası söylediklerinizi anlayabiliyorum sanırım, ama linkteki videoyla bağlantısını kuramadım. Yazdıklarınıza gelecek olursam, bence bir dereceye kadar haklısınız. Şu anda böyle bir bilinç yok ve toplum olarak dediğiniz öznellik konumundayız. Ama sonuçta artık yeni nesille beraber bu bilincin kazanılması ve bu anlamsız öznelliklerin ortadan kalkması gerekiyor.

      Sil
  8. Linkteki bağlantı için kopyalayıp yapıştırmanız gerekiyor. Yeni nesillerle dinler ve ön yargılar kaybolacak zaten. İler ki dönemlerde kadın erkek kavramı her şekilde eşit olabilir belki de. Düşüncelerinize katılıyorum gelecekte öznellik daha çok azalacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Videoyu izledim zaten ama bu meseleyi sadece dini açıdan düşündünüz galiba. Benim amacım o değildi. Ayrıca son söylediğinize katılıyorum birbirimizi daha iyi anladık. Bu durum iyiye gidecek ve iyiye gitmesi için de yer yer bahsedilmesi gerekiyor, özellikle gençliğe. Benim son düşüncelerim bu şekilde.

      Sil
    2. Merhaba birbirimizi daha iyi anladığımıza sevindim. Dini örnek amaçlı verdim. Bu kavramları dillendirmek tabii ki iyi bir noktaya getirecek ama bunun için yaşıtlarımızın çoğalması gerekiyor. Şu dönemde konuşmamayı yeğliyorum çünkü eski kesime bir şey anlatmak ve tartışmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum. Satranç ustaları örnek verilmişti erkeklerin kadınlardan daha iyi oynadığına dair bir yaradılış örneği bence yanlış ve saçma bir düşünceydi. Vera Menchik, Hou Yifan gibi oyuncularda birer kadın sorun bize dayatılan gereksiz oturmuş kalıplardan ibaret bence. Bu arada iki akademiyi de istersen aynı algılayabilirsin sadece elinde olan ince bir çizgidir algı ne tarafa bükersen o tarafa eğilir.

      Sil
  9. https://www.youtube.com/watch?v=mF3iWoRDHlY
    https://www.youtube.com/watch?v=ZOOFk3L0ayE

    Düşüncelerini merak ediyorum bu da konuşan kişinin düşüncesi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk videoyu kendi içinde tutarsız buldum. Aklıma yatmayan şeyler var. Ama kanalı sevdim çünkü düşüncelerini anlatmaya çalışıyor. Zaten videonun sonunda da bahsetmiş bundan. Benim blogumda yapmaya çalıştığım şey de bu. Bu anlamda çok saygı duydum hatta takip etmeyi düşünüyorum.
      İkinci video içler acısı bir saçmalık. Yaşanan olaydan bahsediyorum. Artık bu tip insanlara hitap etmiyorum bile. Herhangi bir şekilde olay üzerinden yorum yapmaya gerek dahi yok, komik, trajikomik. Bunun sonucunda söyleyebileceğim tek şey bunun bütün kadınlara genellenmemesi gerektiği. Ki zaten konuşmacı da böyle bir şey yapmamış.
      Paylaşımınız için teşekkür ederim.

      Sil
    2. Rica ederim. Farklı düşünceler, farklı görüşler kaçınılmazdır. Herkesten aynı düşünceyi beklememiz saçma olur zaten. Bu arada öykü yarışmasını kazanmana sevindim. Öykünü araştıracağım ve bulmaya çalışacağım. Başarılarının devamını dilerim tebrikler. 👍🏼

      Sil
    3. Teşekkürler. Sizi tanıyamadım. İsterseniz bana ulaşabilirsiniz, çok sevinirim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korkuyu Beklerken Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

 Korkuyu Beklerken Yazar: Oğuz Atay Yayın Tarihi: 1975 Tür: Öykü Derlemesi Sayfa Sayısı: 196 Kısa Tarihi:     Beyaz Mantolu Adam, Unutulan, Korkuyu Beklerken, Bir Mektup, Ne Evet Ne Hayır, Tahta At, Babama Mektup ve Demiryolu Hikayecileri olmak üzere sekiz hikayeden oluşan bir derleme kitabıdır. İlk romanı Tutunamayanlar ile ses getiren Oğuz Atay'ın öyküleri de romanlarından geri kalmıyor. Her bir hikaye derinliği, zenginliği ve eşsiz dili ile insanı alıp götürüyor. Nereye mi? Her yere. Zaman zaman zihnimizin çatı katına, bazen adı unutulmuş bir demiryoluna, bazense bir cami avlusuna dilenmeye... Kitaba da adını veren hikaye Korkuyu Beklerken 'in gizli mezhep muzdaribi kahramanı kadar korkak, umutsuz ama inatçı bir aşık kadar saplantılı oluveriyoruz kitabı okurken. Sayısız türde sayısız canlandırma ve uyarlamalara konuk olan bu hikayeler hakkında hadi biraz daha ayrıntılara geçelim. Kitabın Konusu:     Her hikayede ayrı bir olay örgüsü var. Ancak kitabın ...

Kimseye Söyleme Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

Kimseye Söyleme Yazar: Harlan Coben Yayın Tarihi: 19.06.2001 Tür: Kurgu, Gizem, Gerilim Orijinal Adı: Tell No One Çeviri:Nur Eren Sayfa Sayısı:352 Kitabın Konusu:     7 yaşından beri birlikte olan David ve Elizabeth yıl dönümlerinde her sene yaptıkları gibi özel bir yere giderler. Burada gölde yüzerlerken Elizabeth kaçırılır ve öldürülür. Elizabeth'in ölümünden Kill Roy denen bir seri katil sorumlu tutulur. David (Doktor Beck) kurtulur ancak bir daha asla eskisi gibi olamaz. Kendini işine vererek başına gelenleri unutmaya çalışan Doktor Beck bir gün sadece Elizabeth'in bilebileceği şeylerden bahseden bir e-mail alır. Bunun üzerine kuşkulanır ve ortaya kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeyler çıkar. Doktor Beck karısının yaşadığını düşünerek ipuçlarını takip eder ama aynı zamanda malum olayın gerçekleştiği göl kenarında bulunan iki ceset nedeniyle polis de araştırma yapmaktadır. Doktor Beck kimseye güvenemez ve başını büyük dertlere sokar. Hiç beklenmedik insanların tuttuğ...

İçimizdeki Şeytan Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

İçimizdeki Şeytan İncelemeyi Yazan: Dicle Demirden Yazar: Sabahattin Ali Yayım Tarihi: 1940 Tür: Roman Sayfa Sayısı: 255 Kısa Tarihi: İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna adlı romanları ile birlikte yazarın üçüncü romanıdır.   Diğer iki romanı çok ilgi görmüşken İçimizdeki Şeytan romanı onlara kıyasla gölgede kalmıştır. Aynı zamanda bu romanı yüzünden, dönemin ünlü yazarlarından olan Nihal Atsız ile yaşadığı gerilimler giderek artmış ve ´´Irkıçılık-Turancılık´´ davasının bir parçası olmuştur.  Bu dönemde Aziz Nesin 'le beraber çıkardığı Markopaşa  dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye'den ayrılmak istemiş ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürülmüştür. Kitabın Konusu:  Birbirini çok severek ama daha birbirlerini tanıma fırsatı bulamadan ev...