Ne istersek onu mu hissederiz? Kendi kendimizle verdiğimiz mücadeleler sonrası bilinçli bir şekilde mutlu olmak gerçekten saf mutluluk mudur? Mutluluk nedir ki? Üzülene kadar mutlu olduğunu anlamazsın zaten. Mutluluğunun farkına vardığında da ellerinden kayıp gidiverir. Geriye yankılı kahkahaların anısı ve aklında çarpışan suçluluklar kalır.
Tek başına olduğun zamanın kıymetini bilebilirsin. Ama
yapayalnız olmak ne demektir bilir misin? Seni anlayanın, sevenin, bilenin
olmadığını en derinden hissetmenin verdiği etkiyi ne ile tarif edebilirsin?
İşin kötüsü hissettiklerin değil aslında, ne biliyor musun? O da geçiyor. Evet,
içinin kasırgaları ertesi güne geçmiş gitmiş oluyor. Güneşin parlak ışıkları
aklını çelebiliyor. Kendine dahi anlatamadığın bu ıstırapları bir gülücükle en
derinlerine gömebiliyorsun. “mış gibi”lerini fark edene kadar tanımıyor insan
kendini. O zamana kadar her gün, her gece her şeye en baştan başlamak hiç kolay
değil.
Sonra bir de her şeyi farkına varması var. Her şey tam da
yoluna giriyor gibidir. Geriye bir tek kalbinin enkazı kaldı sanırsın. Ama yok.
Hak ettin bu yalnızlığı sen. Yediğin
haltlar gelir aklına bir bir. Kendini ne kadar hakir görsen az şimdi. Artık
en büyük düşmanın kendinsindir.
İşler durulduğunda kalbini kırıklarından sızan o zehirli
duman bütün içine yayılmıştır bile. Birbirinin tıpkısı günlerden birinde kimsesiz
otururken yüzüne teğet geçen hafif rüzgârın teninde bıraktığı yakıcı etki içini
yakar tekrar. O rüzgârın dünyanın öteki ucundan getirdiği dertleri de çekersin
içine. Sonra belki olağanüstü bir gün doğumunda kendini ne kadar aciz
hissettiğini hatırlarsın. Günün ilk ışıklarında bile umudu bulamamanın edebi
ağırlığını da çöker omuzlarına. Artık gece olmuştur gönül diyarında tekrar.
Mırıldandığın şarkı bittiğinde fark edersin ancak. Esen rüzgâr soğuk
yanaklarında farklı bir titreme yaratıyordur. Ağladığını fark ettiğinde kolunu
kaldıracak halin kalmamıştır bile.
Kalbini kilitleyip atarsın yorganı üzerinden. Sabah olmuştur...
Yorumlar
Yorum Gönder