Evim. Sonunda… Her gün hiç bitmeyecekmiş gibi. Ama evime geldiğimde hiç yaşamamışım sanki. Bunu da her gün söylüyorum değil mi? Bütün gün eğilmesin diye çubuklara bağlanan ağaçlarmışçasına zavallıca dimdik dolaşıyorum. Takım elbisem buruşmasın diye oturup kalkarken dikkat ediyorum. Kalabalık sofralarda herkese laf yetiştirirken bir de üstüme dökmemek için çabalıyorum. Aman Allah’ım, rezaleti düşünebiliyor musun? Gerçekten zavallı bir durum insanlığın bu hali.
Herkes birbirine gereksiz şakalar yapıyor. Allah’ım ne kadar nefret ediyorum kendimden şakalarına gülerken. Eskimiş kelime oyunlarını dönüp dönüp aynı çevrelerde pazarlıyorlar. İkiyüzlü bir insanım bunlara güldüğüm için. Hiç belli etmiyorum ama, fevkalade bir yalancıyım ben.
Bugün birini işe aldım. Heyecanlı, tecrübesiz, şaşkın bir genç. İlkelerinden ne kadar da komik bahsediyor. İş hayatında birbirlerinin arkasından iş çeviren, affıma sığınarak, terbiyesiz insanlar tanımış. Ciddi bir suratla ona hak verirken içimde alay ediyordum. Ne yapayım? Belki ben de sana bunları anlatırken onun arkasından konuşuyorum, affına sığınarak, terbiyesizlik ediyorum. Hiç profesyonelce bir davranış mı! Her neyse bu saygıdeğer iş arkadaşım hiç öyle bir insan değilmiş. En çok dedikodudan nefret edermiş. Yalan… Her fırsatta lanetlermiş yalancıları. En büyük yalancı kendisi değilmiş gibi göğsünü gere gere konuşuyor. Kendisi de biliyor aslında ama kimse karşı bir şey demeyince o da inanıyor artık yalancı olmadığına. Allah’ım zavallıya bak! İçler acısı… Ben de böyleyim değil mi? İçten içe insanlara demediğimi bırakmıyorum. Ama ben kendime bekçilik ediyorum. Kime zarar vermiş ki içimdeki bu kin? Diğerleri gibi kulaktan kulağa doğruluğundan emin olunan bilgileri yaymadım hiçbir zaman. Senden bahsetmiyorum. Sen kimseye söylemezsin ki! Sana henüz güveniyorum. Rezil halime bak!
Başımda korkunç bir ağrı var. Zavallı iş arkadaşımı düşünmeden edemiyorum. Ailesine ne anlattı acaba mülakatı hakkında? Ne kadar abartmıştır kim bilir? İş dünyasına hızlı bir şekilde atıldığını söylemişlerdir, herkes onunla gurur duymuştur, şerefine konuşmalar yapılmıştır. Kolay iş mi falanca şirketin falanca bölümünde falanca pozisyonda işe başlamak? Belliydi ama genç adamın gelecek vaat ettiği. Okulunu birincilikle mi ne bitirmişti, ya bir, ya bin canım; gönlümüzün birincisi… Okulu bile başlı başına başarıydı zaten. O da bilmem neyinci sıradaydı? Değil miydi? Aman canım ne önemi var? Ne okullara ne paralar bayılıp da işsiz kalıyorlar! Bu şanlı başarıyı duymayan kalmasın diye herkeslere haber salındı. Onlar da başkalarına haber verdi. İşe de girip herkese duyurulduğuna göre hayırlı bir kısmet de çıkar artık. Düğüne kadar bu konu değiştirilip değiştirilip kullanılır. Bu hesaplardan bahsedilmez tabi.
Kafamı toplayamıyorum. Sanki içime doğru çöküyorum günbegün. Bütün gün eve gelmeyi iple çekip birkaç dakika rahatladıktan sonra bütün gün gördüğüm insanların neler yaptığını düşünüyorum. E napayım! Bu da soru mu? Yapacak şey olmaz olur mu? Hani o sana anlattığım kitabımı yazmaya devam edebilirim mesela, hiç yayınlamayacak olsam da. Aman Allah’ım yayınladığımı düşünebiliyor musun? Onuncu köyde bile istemezler beni artık. Müzik de dinleyebilirim. Eskiden mum ışığında oturup saatlerce klasik müzik dinlerdim. Romantik adamdım ben de!
Yorumlar
Yorum Gönder