Ana içeriğe atla

Otomatik Portakal Kitap Tanıtımı ve İncelemesi 2. Kısım

Otomatik Portakal 

Tekrar merhaba! İncelemeler uzun olduğunda ilgi azaldığı için bu kitabın incelemesini ikiye böldüm. Şimdi hemen kitapta dikkatimi çeken konu ve olayları başlıklar halinde incelemeye başlıyorum.

Savaş Başlatan Yaramaz Çocuklar Barış Zamanı Ne Yapar?

    Savaş çıkarır. Doctor Who'da savaş çıkaranların barış zamanı ne yaptığını eleştiren çok etkileyici bir konuşma vardı. Ondan çok bahsedip içinde bulunduğumuz distopik dünyadan ayrılmak istemiyorum. Kitabın başlarında, gecenin bir türlü yaşlanmak bilmediği zaman Alex ve çetesinin suç, şiddet ve vahşet arayışı bana bunu düşündürdü. Şiddetin gençler arasında başlıca haz unsuru olduğu bir dünyada yaşlı politikacılar sözde barışı korumaya çalışıp türlü hinliklerle politikalarını yürütürken gençler de devlet ve birbirleriyle savaşıyorlar. 

Gençlerden Beklenti

    "Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir." 
    Burada verilen mesaj aslında gayet net. Söylenebilecek şeyler çabucak tekrara düşer. Bu alıntıyla beni düşündüren şey kendi yaşadığım çevrede de işin böyle olup olmadığı oldu. Şiddet boyutunun yanı sıra her alanda yetişkinler gençlere ne yapılmamasını öğretiyor gibi bir durum var. Her konuda ve her yerde değil ama evet, "Dediğimi yap, yaptığımı yapma." anlayışından kurtulunmalı.

Dev-Tut, Distopik Romanlarda Dilin Kullanımı

    1984 de çok zevkle okuduğum bir romandı. İsmine tıklayarak o yazımı da okuyabilirsiniz, yenisöylemden uzun uzun bahsetmiştim. Bu iki kült distopik eserde de böyle bir kullanımla karşılaşmak beni derinden düşündürdü. Zaten dil kullanımı hakkında Arrival filmini izlediğimden beri durup durup düşünürüm, hatta Kadın Erkek Eşitliği Hakkında Kısa Bir Sohbet yazımda dahi bahsetmiştim. Konuyu dağıttım ama endişelenmeyin, hemen topluyorum. 
    Kullandığımız kelimeleri sürekli kısaltarak ve sözde sadeleştirerek aslında anlamını daraltıyoruz. Daha pratik bir günlük dil elde etmekte bence bir sıkıntı yok ama orijinalini ortadan kaldırmak bence bir sıkıntı. Sözcüklerin anlamını daraltırken hayatın bazı yönlerini de çalıyoruz ve insanların düşünce dünyası da daralıyor. 

Rahip ve Demeçleri

    Gülsem mi yargılasam mı bilemedim.
    " 'Ah, 6655321, mutluluğun yolu dindedir, dinde. Bunu sakın aklından çıkarma.' dedi. Sarhoştu pezevenk!"
    Ben gülmeyi seçtim. Ama yargılamadan da edemedim. Kesinlikle distopik bir tasvir. Ama günümüzde doğruluk payı var mı? Sadece sorular sorarak ilerliyorum bazı başlıklarda. Cevaplardan korktuğum veya cevapları bulamadığım için mi?
    Bu yozlaşmış rahibin kitap boyu en ilgimi çektiği bölüm hapishanedeki suçlulara nasıl cayır cayır yanacaklarını anlatması oldu. Bu kısımda da gülmeyi seçmek isterdim ama öyle olmadı. Gerçekten korkunç. Sadece Alex'e nasıl davrandığından haberim olsaydı semaptik dahi diyebilirdim aslında bu adam hakkında. Ama özellikle bu bölüm ne kadar bilinçsiz ve boş bir insan olduğunu gözler önüne serdi. Yansıtılan bütün yönleriyle adlandırılamayan bir saçmalığı temsil ediyor.

Hapishane Mantığı

    "Hükümet çağdışı yöntemlerle sizleri topluma kazandıramayacağını anlamış bulunmaktadır. Suçluları bir araya tıkıp onlardan hayır beklemek çölde su aramaya benziyor. Toplum kurallarına karşı çıkmış kişileri aynı yerde tutmakla sizleri ilkel davranışa zorluyoruz."
    Bu kitapta bu cümleyi görene kadar böyle bir şeyi düşünmemiştim. Otomatik Portakal gerçekten de insanın ufkunu genişleten bir kitap. Bunun üzerinde düşündükçe de başlangıç noktamı daha da kaybediyorum. Hapishanelerde gerçekten doğru yolu bulup pişman olan veya tamamen değişen insanlar olmuyor çoğunlukla. Özellikle de bu insanlar kitapta yansıtıldığı gibi bile isteye suç isteyen insanlarsa. Sistem giderek anlamsızlaşıyor. Ama alternatifi var mı? Çağrışım yöntemini kullanamayacağımıza göre, şu aşamada yok gibi. Ama dünyamız bu şekilde gelişmeye devam ederse, Otomatik Portakal'daki gibi bir sosyal düzenle karşılaştığımızda kesinlikle daha iyi bir yöntem gerekecek. Bunun hakkında okuyucunun düşündürülmesi beni kitaba hayran bıraktı.

"Kötülüğü seçen biri gerçekte iyiliğe zorlanan birinden daha mı geçerli Tanrı'nın gözünde?"

    Sadece iyilik yapmakla görevli küçük bir makine demişti Alex, Alex'e.
    Hayatımda bu kadar felsefik bir cümle okumamıştım. Kitabı ve hayatı başucuma bırakıp bunun hakkında düşünmek istedim. İnsanı kendisi yapan seçimleri midir? yapılan seçimleri neler etkiler? İnsanı iyi bir şeye dahi olsa zorlamak mantıklı mı? Bu zorlama isyana mı teşvik eder yoksa deneyimle beraber olgunlaşma mı gelir? 


"Seçme hakkına sahip olmayan kişi kişiliğini yitirmiş demektir." 

    Peki ya o kişi seçme hakkına sahipken zararlı bir zavallıysa? 
    Bu cümleyi kurar kurmaz resmen dehşete düşüp durdum. Artık bir kişinin iyi ve kötülüğüne karar verebiliyor muyuz? Biz kimiz de buna karar verelim? E ama kim karar verecek? Bir katilin yargılanması gerekir. Bunun içinse yüzeysel bakmak gerekiyor. Bu kısım da bana Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü düşündürdü. İnsanların kendilerinde gördüğü bu yetki korkunç

Aşağılık Yaratıklar Bakanı (sf.110)

    Yazarın devlet görüşünü yansıtmasın çok elverişli bir bölümdü. Devletin sosyal yapıdaki yerini de belli etti. Gerçekten mükemmel örülmüş bir distopik dünya. Bazı şeylerin fikri dahi insanın tüylerini ürpertiyor. Suçlulara aşağılık yaratıklar dendiğinde onlar da aşağılık yaratıklar olmaya karar vermişler. Kendinden ne bekleniyorsa onu yansıtmışlar kısaca. Bu kısım da bana kelimelerin gücünü düşündürttü. Beklentiler insanları şekillendirir. Bir insana nasıl davranıyorsak onu gerektiren davranışlar sergilemeye başlar.

F. Alex - Alex

    Otomatik Portakal'ın yazarı zavallı Alexander ile bizim Alex'in isimlerinin aynı olmasının altında kesinlikle bir şey yatıyor. Gerçi sadece Burgess'in canı öyle istemiş de olabilir. Ama bence bir eser içerisinde yazarca önemi olmayan şeylerden dahi okuyucunun bir anlam çıkarması büyük bir zenginlik ve eserin başarısını belirleyen bir faktör. 
    Peki bu iki önemli karakterin isimleri neden aynı? Benzer düşünceleri paylaştıkları için mi? Yoksa aslında 2 sene önce Alex'in yaptığı bütün kötülükleri kendine yapmış olması yüzünden mi? Bence ikincisi. Bütün günahlarının ucu kendisine dokundu, cezasız kalmadı. Aslında 2 sene önce o yuvaya girdiklerinde en zararlı onlar çıktılar. Alex kendi hayatını yok etti. Çektiği her şeyin nedeni hep kendiydi. Belki Burgess böyle düşünerek yazmamıştı ama bu açıklama beni sakinleştiriyor.

"Koca Tanrı İntihara İttiğiniz Bu Zavallı İçin Sizleri Bağışlasın..."

    Zavallı Alex'in kendini masum zannetmesine üzülüyorum. Distopik satırlarımızda doğmayı o istememişti elbette. Ona o kötülükleri yaptıran ve sonunda da intihara sürükleyen daha da zavallı sosyal düzendi. Önce ondan çekinen babası, sonra ispiyoncu arkadaşlarıydı. Kendi sorumluluğundan kaçan 15 yaşında bir genten bahsediyoruz. Hayır, Koca Tanrı intihara ittikleri bu zavallı için onları bağışlamayacak.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Korkuyu Beklerken Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

 Korkuyu Beklerken Yazar: Oğuz Atay Yayın Tarihi: 1975 Tür: Öykü Derlemesi Sayfa Sayısı: 196 Kısa Tarihi:     Beyaz Mantolu Adam, Unutulan, Korkuyu Beklerken, Bir Mektup, Ne Evet Ne Hayır, Tahta At, Babama Mektup ve Demiryolu Hikayecileri olmak üzere sekiz hikayeden oluşan bir derleme kitabıdır. İlk romanı Tutunamayanlar ile ses getiren Oğuz Atay'ın öyküleri de romanlarından geri kalmıyor. Her bir hikaye derinliği, zenginliği ve eşsiz dili ile insanı alıp götürüyor. Nereye mi? Her yere. Zaman zaman zihnimizin çatı katına, bazen adı unutulmuş bir demiryoluna, bazense bir cami avlusuna dilenmeye... Kitaba da adını veren hikaye Korkuyu Beklerken 'in gizli mezhep muzdaribi kahramanı kadar korkak, umutsuz ama inatçı bir aşık kadar saplantılı oluveriyoruz kitabı okurken. Sayısız türde sayısız canlandırma ve uyarlamalara konuk olan bu hikayeler hakkında hadi biraz daha ayrıntılara geçelim. Kitabın Konusu:     Her hikayede ayrı bir olay örgüsü var. Ancak kitabın ...

Kimseye Söyleme Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

Kimseye Söyleme Yazar: Harlan Coben Yayın Tarihi: 19.06.2001 Tür: Kurgu, Gizem, Gerilim Orijinal Adı: Tell No One Çeviri:Nur Eren Sayfa Sayısı:352 Kitabın Konusu:     7 yaşından beri birlikte olan David ve Elizabeth yıl dönümlerinde her sene yaptıkları gibi özel bir yere giderler. Burada gölde yüzerlerken Elizabeth kaçırılır ve öldürülür. Elizabeth'in ölümünden Kill Roy denen bir seri katil sorumlu tutulur. David (Doktor Beck) kurtulur ancak bir daha asla eskisi gibi olamaz. Kendini işine vererek başına gelenleri unutmaya çalışan Doktor Beck bir gün sadece Elizabeth'in bilebileceği şeylerden bahseden bir e-mail alır. Bunun üzerine kuşkulanır ve ortaya kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeyler çıkar. Doktor Beck karısının yaşadığını düşünerek ipuçlarını takip eder ama aynı zamanda malum olayın gerçekleştiği göl kenarında bulunan iki ceset nedeniyle polis de araştırma yapmaktadır. Doktor Beck kimseye güvenemez ve başını büyük dertlere sokar. Hiç beklenmedik insanların tuttuğ...

İçimizdeki Şeytan Kitap Tanıtımı ve İncelemesi

İçimizdeki Şeytan İncelemeyi Yazan: Dicle Demirden Yazar: Sabahattin Ali Yayım Tarihi: 1940 Tür: Roman Sayfa Sayısı: 255 Kısa Tarihi: İçimizdeki Şeytan, Kuyucaklı Yusuf ve Kürk Mantolu Madonna adlı romanları ile birlikte yazarın üçüncü romanıdır.   Diğer iki romanı çok ilgi görmüşken İçimizdeki Şeytan romanı onlara kıyasla gölgede kalmıştır. Aynı zamanda bu romanı yüzünden, dönemin ünlü yazarlarından olan Nihal Atsız ile yaşadığı gerilimler giderek artmış ve ´´Irkıçılık-Turancılık´´ davasının bir parçası olmuştur.  Bu dönemde Aziz Nesin 'le beraber çıkardığı Markopaşa  dergisinde siyasileri eleştirmesi yüzünden çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde Türkiye'den ayrılmak istemiş ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürülmüştür. Kitabın Konusu:  Birbirini çok severek ama daha birbirlerini tanıma fırsatı bulamadan ev...